Restorasyonu tamamlanan 250 eserin toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi ülkesine, toplumuna, tarihine, medeniyetine, bırakınız destek ve öncü olmayı, husumet besleyen bir kültür-sanat ikliminin bizi götüreceği yer, küresel popüler kültüre teslimiyettir. Yerli ve millî anlayış her konuda olduğu gibi kültür-sanatta da idealimiz olmalıdır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vakıf Haftası ve restorasyonu tamamlanan 250 eserin yedi bölgeden canlı bağlantılı toplu açılış törenine katıldı. Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirilen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında “Vakıf Kuran Kadınlar” temasıyla 7-12 Mayıs tarihleri arasında tertip edilen Vakıf Hafta’sının, hayırlara vesile olmasını temenni ederek, hafta dolayısıyla düzenlenecek etkinliklerin güçlü vakıf geleneğimizin, bilhassa da kadınlar tarafından kurulan vakıfların daha iyi anlaşılmasına ve yaşatılmasına katkı sağlayacağına inandığını belirtti.

“HER VAKFİYE AYNI ZAMANDA BİZLERE TEVDİ EDİLMİŞ BİR EMANETTİR”

“Vakıf kurmak, eser inşa etmek bunlar kadar yaşatmak, gelecek nesillere en güzel şekilde teslim etmek de önemlidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlk vakıf sahibinin biz kullanıcılar üzerinde hakkı vardır. Her vakfiye aynı zamanda bizlere tevdi edilmiş bir emanettir. Emanete sahip çıkmak ise bizim inancımızın, itikadımızın bir gereğidir. Bu açıdan hepimizin vakıf eserlerine ihtimam göstermesi, onları koruması ve elbette vakıf senetlerine mütenasip bir şekilde kullanması şarttır” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda yakın zamana kadar çok iyi bir imtihan verilmediğini vurgulayarak, “Ülkemiz maalesef bir dönem vakıf eserlerinin korunması noktasında büyük ihmalkârlıklara, hatta ihanete varan aymazlıklara şahit olmuştur. Özellikle tek parti CHP’si döneminin bu meselede sabıkası kabarıktır” dedi. Türkiye’nin bu talihsiz yıllarında pek çok vakıf eserinin talan ve gasp edildiğini, kaderiyle baş başa bırakıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarihiyle, kültürüyle, milletin kadim değerleriyle kavgalı bu zihniyet, ecdadın emanetine de ihanet etmiştir. Asırlara meydan okuyan yüzlerce cami satılmış, kiraya verilmiş ya da müze, depo, ahır olarak kullanılmıştır. Kimi yazarlar bu dönemde kapatılan cami sayısının kayıt altına alınandan çok daha fazla olduğunu ifade ediyorlar” değerlendirmelerinde bulundu.

“VAKIF ESERLERİNE YÖNELİK HINÇ KÜLTÜRÜNÜN ALTINDA İDEOLOJİK BAĞNAZLIK YATMAKTA”

Ecdat mirasına, bilhassa da vakıf eserlerine yönelik hınç kültürünün altında yatan temel sebebin ideolojik bağnazlık olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu bağnazlığın bir sonucu olarak tek parti döneminde binlerce yıla sâri kültür hazinemizin bir gerilik numunesi olarak yaftalandığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Arapça ezanı yobazlık emaresi olarak gören, bunun için de 18 yıl boyunca semalarımızdan eksik edenler, camileri de ihtiyaç fazlası bahanesiyle satışa çıkarmışlardır. Bu satış furyasından maalesef okkası üç kuruşa Bulgaristan’a satılan Osmanlı arşivleri de nasibini almıştır. Çoğu birbirinden değerli arşiv belgelerinden oluşan sözüm ona hurda kâğıtlar, bugün Sofya Kütüphanesi’nin en nadide, en muteber eserlerini oluşturuyor. Kıymeti kendinden menkul bir çağdaşlık adına hurdaya çıkarılan o kâğıtlar Osmanlı tarihine ışık tutan belgeler olarak şu anda baş tacı ediliyor.”

Türkiye’den talan edilmiş ecdat yadigârlarına Avrupa’nın birçok ülkesinde de rastlandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçmişi ülkemizle mukayese kabul etmeyecek kadar kısa ülkelerin 50-100 senelik eserlerine gösterdikleri ihtimama şahit oldukça üzüntümüz bir kat daha artıyor” dedi. Yurt dışı seyahatlerinin, tek parti zihniyetinin ülkemize verdiği zararların boyutlarını da gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarihten intikam almayı, milleti zorla, baskıyla dönüştürmeyi hedefleyen bu anlayışın millî bünyemize verdiği tahribatı daha iyi idrak ediyoruz. Bu seyahatler vesilesiyle tek parti diktasının kültürde, eğitim-öğretimde, siyasette, sosyal ve beşeri alanlarda ne kadar büyük bir enkaz bıraktığını daha iyi görmüş oluyoruz” şeklinde konuştu.

“MEDENİYETİMİZİN TÜM MADDİ VARLIKLARINI TEKNOLOJİNİN YARDIMIYLA KAYIT ALTINA ALIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, “Dünyanın giderek kültürel bir çoraklaşmaya maruz kaldığı şu dönemde, ancak geçmişten gelen bir medeniyet birikimi ve geleceğe ilişkin bir medeniyet tasavvuru olan toplumlar özgünlüklerini koruyabilirler. Bunu başaramayanlar ise milyarları bulan insan toplulukları arasında kaybolup gideceklerdir. Biz, hem kadim bir medeniyet birikimine sahip hem de güçlü medeniyet tasavvurumuzu hâlâ kaybetmemiş bir milletiz. Elbette medyanın, iletişimin, internetin, popüler kültürün bünyemizde yol açtığı ağır hasarların farkındayız. Buna rağmen umutluyuz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü sahip olduğumuz hazine öylesine büyük ve öylesine hacimli ki biraz önce de ifade ettiğim gibi, tüm yağmalara, tüm tahriplere rağmen, hâlâ bizi ayakta tutmaya gücü yetiyor. Medeniyetimizin müdafaası ve ihyası için çözüm teknolojiyle savaşmak değil, teknolojinin imkânlarını kullanmaktır. Arşivlerimizden kütüphanelerimize, müzelerimizden mahalli değerlerimize kadar medeniyetimizin tüm maddi varlıklarını, teknolojinin yardımıyla kayıt altına alıyor, herkesin bilgisine sunuyoruz”

“MÜFREDATIN TARİH VE KÜLTÜR ŞUURU VERECEK ŞEKİLDE OLUŞTURULMASI GEREK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihe ve kültüre yönelik akademik çalışmaların arttığına dikkat çekerek, televizyon dizilerinden sinema filmlerine, romanlardan bilgisayar oyunlarına kadar tüm mecralarda bu konuda adeta bir yarış olduğunu belirtti. Mimariden giyime kadar pek çok alanda geleneksel sanatların etkisinin giderek daha çok hissedildiğini, buna rağmen hâlâ çok önemli bir eksik olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun da eğitim-öğretim sisteminin müfredatını medeniyet, tarih ve kültür şuuru verecek şekilde oluşturmakla aşılacağını belirtti. “Başka toplumlar, başka devletler olmayan tarihlerinden efsaneler üretip çocuklarını bunların etrafında toplarken, biz var olan hazinelerimizi kullanamıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemde en büyük hedeflerinden birinin, çocuklara böyle bir şuuru aşılayacak eğitim-öğretim sistemini hem içerik hem de fiziki altyapısıyla kurmak olduğunu ifade etti.

Konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kültür-sanat politikalarımızı, medeniyet tasavvurumuzun lokomotifi hâline dönüştürme konusundaki kısırlığımızı da süratle aşmak durumundayız. Kendi ülkesine, kendi toplumuna, kendi tarihine, kendi medeniyetine, bırakınız destek ve öncü olmayı, husumet besleyen bir kültür-sanat ikliminin bizi götüreceği yer, küresel popüler kültüre teslimiyettir. Yerli ve millî anlayış her konuda olduğu gibi kültür-sanatta da idealimiz olmalıdır. Dünyanın tüm önemli kültür-sanat eserlerinin, buram buram yerli ve millî esintiler taşıdığını görürüz” ifadelerini kullandı.

“SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI İDDİASINDA BULUNANLARA ARŞİVLERİMİZ AÇIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılının vakıf geleneğinin ihyası ve ecdat mirasına sahip çıkılması hususunda da bir dönüm noktası olduğuna işaret ederek, bu tarihten itibaren gerek yurt içinde, gerekse yurt dışındaki vakıf eserlerine sahip çıkmanın gayreti içerisinde olduklarını söyledi. 2002 yılından önceki 10 yıllık dönemde sadece 46 kültür varlığının restorasyon veya onarımı yapılırken, kendilerinin son 16 yılda 5060 tane kültür varlığının restorasyonunu yaptıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu rakam önceki döneme göre tam 110 katlık bir artışa tekabül ediyor. Yıllarca kapalı kapılar ardında kalmış 10 milyondan fazla belgeyi titiz çalışmalar neticesinde hamdolsun gün ışığına çıkardık. Bugün Türk Silahlı Kuvvetlerimizin arşivi tamamıyla açılmıştır ve artık incelemeye hazırdır. Cumhurbaşkanlığı arşivi aynı şekilde açılmıştır, incelemeye hazırdır. Yüreği yeten varsa gelsin. Özellikle sözde Ermeni soykırımı iddiasında bulunanlara sürekli bu çağrıyı yaptım; ‘yüreğiniz yetiyorsa buyurun’ Biz arşivlerimizi açıyoruz, varsa sen de arşivini aç. Ama bunlar sadece dünyadaki diasporalarıyla birlikte Türkiye’yi karalama, Türkiye’nin aleyhinde kampanyalar sürdürmekten başka bir şey yapmıyorlar. Para da bol, parayı da harcıyorlar ve bununla birlikte Türkiye’yi güya suçlu durumuna konumuna getirmek istiyorlar. Getiremeyeceksiniz, çünkü biz haklıyız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun dönem mahzenlerdeki tozlu raflara mahkûm edilen milyonlarca eserin bugün sayıları dörtten 11’e yükseltilen modern vakıf müzelerinde insanların istifadesine sunulduğunu belirterek şunları kaydetti: “Sadece yurt içinde değil gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde de pek çok ecdat yadigârını buluyor, restore ediyor, ayağa kaldırıyoruz. Şu ana kadar Kırım, Macaristan ve Yemen olmak üzere üç ülkede bulunan vakıf kültür varlıklarının envanter çalışmasını tamamladık. Saraybosna’da harabe haldeki İsa Bey Hamamı ve Gradişka Derviş Hanım Medresesi’nin restorasyonunu yaparak hizmete açtık. Savaş yıllarında yerle bir olan Foça’daki Alaca Camii ve Gaynişe’deki Sinanbey Camii’nin onun da restorasyon ve rekonstrüksiyon çalışmaları hâlen devam ediyor. Aynı şekilde Saraybosna’daki Başçarşı Camii ve Travnik Alaca Camii ile Banyaluka’daki Arnavudiye Camii’nin restorasyonunu sürüyor. Makedonya’nın Manastır şehrinde 100 yıldır kapalı ve tamamen harabe durumda bulunan Haydar Kadı Camii’ni de ayağa kaldırdık.”

“DİĞER DİNLERİN İBADET MEKÂNLARINI HİÇBİR AYRIMA VE ÖTEKİLEŞTİRMEYE MARUZ BIRAKILMADAN SAHİPLENİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen bu anlamlı töreni, emanete sahip çıkmanın nişanesi olarak değerlendirdiklerini söyleyerek, ülkemizin yedi bölgesindeki 250 vakıf eserin özüne, ruhuna ve kullanım amacına uygun şekilde restore eden Vakıflar Genel Müdürlüğü’nü tebrik etti.

Restore edilen 250 eser arasında camiler, mescitler, kütüphaneler, yurtlar, köşkler, türbeler, tekkeler, han, hamam, kervansaraylar yanında kiliseler ve havraların da bulunduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu 250 eserin içerisinde bölücü örgütün saldırılarında büyük zarar gören Nusaybin Zeynel Abidin Camii ve Diyarbakır Sur Ermeni Protestan Kilisesi de yer alıyor. Ülkemizin farklı şehirlerindeki ibadet mekânlarının hiçbir ayrıma, hiçbir ötekileştirmeye maruz bırakılmadan sahiplenilmesi, bizim diğer inanç mensuplarına bakış açımızı göstermesi açısından çok önemli” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında Fransa’da imzalanan Kur’an-ı Kerim’den ayetlerin çıkarılmasıyla ilgili bildiriye de değinerek, “Ey Fransa’nın aydınlık geçinen karanlık yüzleri, siz Kur’an’ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkarılmasını talep ediyorsunuz, teklif ediyorsunuz. Bak bizim medeniyetimizde, bizim anlayışımızda İncil’den, Zebur’dan, Tevrat’tan şunları çıkarın diye bir yaklaşım, bir anlayış yok. Biz tam aksine semavi kitapların hepsini saygın buluruz, onların üzerinde de herhangi bir spekülasyona gitmeyiz” şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son zamanlarda camilere saldırıların ve kundaklamaların da arttığına dikkat çekerek “Biz ülkemizde bir kiliseye saldırmak, saldırana müsaade etmek; böyle bir şeyi ne yaptık, ne yaptırttık. İşte aramızdaki fark bu” dedi.

“BİZİM İNANCIMIZDA İBADETHANELERİN DOKUNULMAZLIĞI VARDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim inancımızda ibadethanelerin dokunulmazlığı vardır. Hangi saikle olursa olsun bunu ihlal eden kimse, İslam’ın hükümlerine de karşı geliyor demektir. Öte yandan bizim tavrımız, aynı zamanda batılı değerleri savunmak adına İslam’a saldıranları koruyan, camileri ateşe verenlerin sırtını sıvazlayan kimi İslamofobik Avrupalı siyasetçiler için de ders olmalıdır. Birkaç caninin katliamlarını Müslümanlara yamamaya çalışan faşistlerin anlayışı ile DEAŞ’lı teröristlerin insanlık dışı ideolojileri aynı madalyonun iki yüzü gibidir. Zahirde düşman olan bu iki grup, aslında aynı amaca hizmet etmektedir. Bizim medeniyetimiz bu iki hastalıklı anlayıştan da uzaktır. Biz Avrupa’nın göbeğinde mescitleri kundaklayanlara nasıl karşıysak Suriye’de, Irak’ta kiliselere saldıranlara da aynı şekilde karşıyız. Biz nasıl vatandaşlarımızın ibadet hürriyetini savunuyorsak, aynı şekilde tüm diğer inanç mensuplarının da ibadet özgürlüğünü savunuyoruz.”

“FRANSA’DAKİ ÜÇ-BEŞ KENDİNİ BİLMEZİN YAPTIĞI SON AÇIKLAMA, CEHALETLERİNİN YANSIMASI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fransa’daki üç-beş kendini bilmezin yaptığı son açıklamaları biz sadece cehaletlerinin yansımaları olarak görüyoruz” diyerek, “Bu güruh, ne mukaddes kitabımızı, ne kendi tarihlerini, ne de inandıklarını iddia ettikleri İncil ve Tevrat’ı biliyor. Biz muvazenelerini yitirmiş, akademik, siyasi ve fikri olarak küflenmiş bu güruhun hezeyanlarını dikkate almıyoruz, almayacağız. Din, dil, inanç bütün farkı gözetmeden mazlumlara sahip çıkmış bir medeniyetin mensupları olarak bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hakkı, adaleti, bir arada barış içinde yaşama idealini savunmayı sürdüreceğiz. Meydanı ne DEAŞ’lı, FETÖ’cü sapkınlara bırakacağız, ne de İslam düşmanı çevrelerin propagandalarına boyun eğeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı: “Camilerimizle beraber diğer din mensuplarının ibadethanelerini de namusumuz bilecek, onları sonuna kadar korumaya çalışacağız. Bugün minareden korkan, camilere izin vermek yerine Müslümanları küçük mescitlere mahkûm eden Batılı dostlarımıza da ibadet ve inanç hürriyetinin nasıl olması gerektiğini işte bugün burada olduğu gibi uygulamalarımızla göstereceğiz.”